Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirası Geçici Listesi’ne 2012 yılında dahil edilen, Anadolu’daki en iyi korunmuş Zeus Tapınağı’na ev sahipliği yapan antik kentteki kazı çalışması sürüyor.
Kazı başkanlığını yürüten Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Coşkun, bu sezon mayıs ayından itibaren ağırlıklı olarak agora (çarşı) ve stadyum yapılarında çalıştıklarını söyledi.
Çalışmalarının stadyumun doğu tribünündeki alanda sürdüğünü belirten Coşkun, “Yine aynı bölgede bir depremde çökmüş olan oturma basamaklarını gün yüzüne çıkaracağız. Ayrıca önceki yıllarda burada tasnif edilmiş blok taşların farklı bir alana taşınması işlemine başladık. Önümüzdeki yıllarda da bu alanlarda kazılar yaparak stadyumun tribününü tamamen ortaya çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.
Coşkun, Zeus Tapınağının statiğinin bozulmaması için bodrum katına yağmur sularının sızmasını engellemek amacıyla onarım çalışmaları gerçekleştirdiklerini anlattı.
Agoradaki 3 dükkana daha ulaştıklarını dile getiren Coşkun, şöyle devam etti:
“Agoranın batı portikosunun (revak) güney kanadında yaptığımız çalışmalarla buradaki kazı çalışmalarını tamamladık. Burada agoranın çok iyi korunmuş vaziyette mermer döşemeli avlusu ve sütun kalıntılarının yanı sıra avludan portikoya çıkan mermer basamaklar ve portikonun da kısmen korunmuş olan mermer döşemesini gün yüzüne çıkarmış durumdayız. Bu alan şimdiden ziyaretçilerin ilgisini çekmeye başladı.”
İki katlı yapının agoraya girişi sağlayan anıtsal kapı olduğu tahmin ediliyor
Prof. Dr. Coşkun, agoranın güneyinde Geç Antik Çağ’dan kalma bir yapıda çalışma yaptıklarını dile getirdi.
Bu yapının işlevini anlayabilmek için yaptıkları kazıda bunun, kent merkezine girişi sağlayan kapı olduğunu anladıklarını aktaran Coşkun, “Çalışmalarımız esnasında hiç beklemediğimiz başka bir yapı kalıntısıyla da karşılaştık. İki katlı olduğunu söyleyebileceğimiz bu yapının birinci katına ait bazı kısımları ayakta kalmış durumda. 2’nci yüzyılın son çeyreğine tarihleyebileceğimiz bu kamusal yapının da anıtsal bir kapı olabileceğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Coşkun, söz konusu iki katlı yapının cephesinin mimarisinin, arkeoloji literatüründe “aedikula” olarak nitelendirilen, genellikle tiyatro sahneleri, anıtsal çeşmeler, kütüphaneler ve anıtsal kapılar gibi kamu binalarında kullanılan özellikte olduğu bilgisini verdi.
Bu binaya ait üstyapı elemanlarıyla da karşılaştıklarını bildiren Coşkun, “Bunlar tabii düşmüş, çökmüş vaziyetteydi. Çoğunun üzerinde bitkisel bezemeler vardı ve işçiliği çok iyiydi. Yapının kazısı sonucunda 4 podyumunu (kaide) gün yüzüne çıkardık. Mimarisini çözdüğümüz yapının arkasındaki tescilli köy evinden dolayı merkezini kazamadığımız için işlevini tam anlayabilmiş değiliz” ifadesini kullandı.
Coşkun, bu yapının, dönemin ticaretinin yoğun yapıldığı agora alanına giriş kapısı olduğu ihtimali üzerinde durduklarını vurguladı.
Diğer buluntulara değinen Coşkun, şunları kaydetti:
“Podyumların birinin içindeki dolgu toprakta çeşitli sikkeler, fil dişi bir figürün parçası ve beklemediğimiz şekilde iyi korunmuş pişmiş topraktan bir tiyatro maskı bulundu. Bu tiyatro maskı, Aizanoi’nun Dionysos kültüne dair yeni veriler, katkılar sunuyor. Biz burada bu kültün çok baskın bir kült olduğunu biliyoruz. Nitekim, dünyada eşi benzeri olmayan stadyum ve tiyatro yapımız olması da bunun göstergesi.”
Önceki yıllarda tiyatronun yakınındaki mezarda benzer tarzda bir maskın ölü hediyesi olarak mezara bırakıldığını tespit ettiklerini anlatan Coşkun, bu tür eserlerin sayısının kazı ilerledikçe artacağını öngördüklerini sözlerine ekledi.
Haber/Kaynak: Burhan Akdağ