Bazıgerçek hayat öyküleri vardır insanın içini ısıtan, “Olmaz böyle bir şey” dedirten. Öyküyü dinleyince gözlerinizden yaş akmasına engel olamazsınız. Manisa’da doğan Moiz’i ölümden Dr. Şinasi Bey kurtardı. Moiz ABD’ye gitti, ülkenin sayılı zenginlerinden birisi oldu. Ama Manisa’daki doktorunu unutmadı. Döneminin en modern hastanesini yaptırdı ve o hastaneye ABD’deki kendi adıyla, doktorunun adını verdi. O kişinin ve hastanenin öyle bir öyküsü var ki inanılır gibi değil
Genel olarak “iyiliğin bulaşıcı” olduğu söylenir. İnsanlara iyilik yaptığınızda, onların da başkalarına yardım etme olasılıkları arttığından, bunun dalgalanma etkisi yarattığı ileri sürülür. Bazıları, iyilik kadar kötülüğün de bulaşıcı olduğunu söyler. Ama unutmayalım, “iyilik iyileştiricidir.”
Moris Şinasi’nin külleri hastanede.
MOİZ ESKENAZİ’NİN ÖYKÜSÜ
Bütün dinler ve ahlaki düşünceler, iyiliği öne çıkarır ve insanları gerek kendine, gerekse ailesine, içinde yaşadığı topluma ve insanlığa iyilikte bulunmaya çağırır. Öğrenip dinlediğimiz iyilik hikayeleri bizi umutlandırır, yaşama bağlar. İşte Manisalı Moiz Eskenazi’nin hikayesi de böyledir.
Moiz, Manisa’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Okula gidemez. Küçük yaşlarından itibaren tütün işinde çalışır. 14 yaşında yakalandığı kuşpalazı (difteri) hastalığından, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan adına yaptırdığı ücretsiz hizmet veren Sultan Camii Darüşşifasını ve kendisini tedavi ederek sağlığına kavuşturan Doktor Şinasi Beyi hiç unutmaz. İleride zengin olursa doğduğu şehre tıpkı bu hastane gibi yoksullardan para alınmayan bir hastane yaptırmaya kendi kendine söz verir.
MEZARLIKTAKİ İŞİNDEN OKUMA BİLMEDİĞİ İÇİN ATILDI
Küçük Moiz, sağlığına kavuşunca çalıştığı Yahudi Mezarlığı’ndan, okuma yazma bilmediği için atılınca, 15 yaşındaki ağabeyi Salamon ile önce Mısır- İskenderiye’ye gitti. 30 yaşına kadar burada Garafollo isimli bir Yunan tütün tüccarının yanında çalıştı. Tütünle ilgili her şeyi öğrendi. 1892 yılında patronundan 25 bin ABD doları borç alarak Amerika’ya göç etti.
Amerika’da var olan Yahudi düşmanlığından çekindiği için New York Gümrüğü’nde Moiz ismini, Morris (Moris); Eskenazi soyadını da kendisine bakıp iyileştiren Dr. Şinasi Bey’e duyduğu vefadan dolayı Schinasi (Şinasi) olarak değiştirir.
1893 yılında geliştirdiği ve patentini aldığı sigara sarma makinesi ile katıldığı bir fuarda büyük ilgi görür. O yıllarda sigara elle sarıldığından, Moris’in bu makinesi yenilik olarak kabul edilir.
SİGARA DEVİ OLUYOR
Daha sonra iki kardeş, Broodway’de, Schinasi Brothers Company adıyla bir sigara fabrikası kurarak işledikleri tütünü Osmanlı İmparatorluğu ve Manisa’dan alır, 200 fakir Musevi aileyi de ABD’ye getirirler. O tarihlerde sigara, birçok doktor tarafından psikiyatrik rahatsızlığı olan hastalara ilaç olarak önerilmektedir.
Moris Schinasi ve ortakları, tütünü Osmanlı İmparatorluğu’ndan aldıkları için Sultan Abdülhamit tarafından 1908 yılında üçüncü dereceden ‘Mecidiye Nişanı’ ile ödüllendirilirler. Zamanla zengin olan Moris, iş seyahati için sık sık gittiği Selanik’te ticaret yaptığı bir Musevi’nin kızı olan Lauretta ile 1903 yılında evlenir. Üç çocukları olur. 1916 yılında sahip olduğu şirketi satarak iş hayatından çekilir.
1 MİLYON DOLARINI MANİSA’YA
Doğduğu şehir Manisa’yı hiç unutmayan ve bir hastane yaptırmayı düşünen Moris, vasiyetnamesinde 5 milyon dolarlık servetinin 1 milyon dolarını, Manisa’da bir hastane kurulması için bağışlar. Ölümünden sonra eşi Lauretta, Moris Şinasi’nin son arzusunu yerine getirmek için 1930 yılında Türkiye’ye gelir. Yetkililerle görüşür. O yıllarda dünya büyük bir ekonomik bunalım yaşamaktadır. Ülkemiz de büyük sıkıntı içerisindedir. Lauretta, Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam ve Başvekil İsmet İnönü ile görüşür. 28 Kanunuevvel (Aralık) 1931 tarihinde kabul edilen, 31 Kanunuevvel 1931 tarihli, 1990 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 1907 sayılı Manisa’da (Beynelmilel Moris Şinasi Hastanesi) Namı Altında İnşa ve Tesis Edilecek Hastane İçin Hariçten Getirilecek Eşyanın Gümrük Resminden İstisnasına Dair Kanunla, gümrük resmi istisnası tanınır.
“MORİS’İN DOĞDUĞU KENTE HEDİYESİDİR”
Bina, New York’un ünlü mimarlık firması Thompson and Churchill Architects tarafından tasarlandı. ABD’li Mimar W. Stuart Thompson, Midilli Arkeoloji Müzesi (1934), Korint Müzesi (1934), İstanbul Amerikan Hastanesi, Arnavutluk Çiftlik Okulu ve Gennadius Library (Gennadeion Kütüphanesi) gibi mimari ve sanat yönünden önem taşıyan yapıları da tasarlamıştı.
Devlet tarafından kamulaştırılan ve tahsis edilen taşınmazlar üzerine, 1 Haziran 1932’de temeli atılan ve bir yılda inşaatı tamamlanan hastane, ABD’den getirilen tıbbi donanım, araç, gereç ve malzemeler ile teçhiz edilerek, 15 Ağustos 1933 günü törenle hizmete açıldı.
Moris Şinasi’nin Amerika’dan getirilen külleri, hastane duvarındaki “Moris Şinasi’nin doğduğu şehre hediyesidir” ibaresinin bulunduğu anı plakasının arkasına gömüldü.
SONRASINI DA DÜŞÜNDÜ
Moris Şinasi’nin vasiyetnamesi ile ayırdığı 1 milyon doların, inşaat için harcanan 200 bin dolarından kalan 800 bin doları, geliri Manisa’daki hastane için harcanmak üzere ABD’de Chemical Bank’a (Chemical Bank, daha sonra The Chase Manhattan Bank ile birleştiğinden, fon adı geçen banka tarafından işletildi) fon olarak yatırıldı.
Vasiyetçi, herhangi bir arıza, yangın, harp veya afet nedeniyle hastane harap olur, yıkılır veya faaliyetten uzak kalırsa, kalan 800 bin doların temettüsü ile veya gerekli olacak miktarın, ana paradan alınmak suretiyle kanun iznine göre aynı şekil ve evsafta yeni bir hastanenin inşasını vasiyet etmişti.
BAKANLIK BÜTÇESİNİN YARISI
Dr. Refik Saydam Önderliğinde Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetlerini Modernleştirme Çabalarını araştıran isimlerden birisi de Halil İbrahim Aksakal’dı. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisinde Moris’in yaptırdığı hastaneden de söz ediyor. Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkan, yorgun, yoksul, bin bir sorunla uğraşan ve bunları çözmek için yeterli kaynağı olmayan ülkemizde, halkımız verem, sıtma, difteri gibi salgın ve bulaşıcı hastalıklarla boğuşurken, Moris Şinasi’nin Manisa’da bir hastane yapılmasını vasiyet etmesi ve 5 milyon dolarlık servetinin 1 milyon dolarını ayırması çok önemliydi.
1930 yılında Türkiye Cumhuriyetinin bütçesi 222 milyon 700 bin TL idi. Sağlık Bakanlığının bütçesi 4 milyon 500 bin liraydı. 1929 ve sonraki yıllarda dünyada yaşanan ekonomik bunalım da dikkate alınacak olursa, Moris Şinasi’nin Manisa’da kurmak istediği hastane için ayırdığı bir milyon dolar çok önemliydi. O tarihte bir dolar 2.12 TL olduğuna göre, 1 milyon doların Türk Lirası olarak karşılığı 2 milyon 120 bin TL’dir. Bu para, Sağlık Bakanlığı bütçesinin yaklaşık yarısıdır.
85 YIL HİZMET VERDİ
İlk kurulduğunda genel hastane statüsünde çalışan, bazı personeli ABD’den gelen tesis, daha sonra Merkez Efendi Devlet Hastanesi bünyesinde “Milletlerarası Çocuk Hastanesi” olarak 85 yıl hizmet verdi. Daha sonra Manisa Şehir Hastanesi’nin kurulmasıyla 2018 yılında kapatıldı. Hastane faal olduğu dönemde binlerce hastaya ve çocuğa bakmış, dertlerine çare olmuştu. Hastane ve hastanenin unutulmaz özverili doktorları Manisalıların belleklerinde yerlerini koruyor.
Yakın zamanlara kadar Moris Şinasi’nin aile fertleri, fon yetkilileri ve Musevi Cemaati’nin temsilcileri, Manisa’ya gelip hastanenin son durumu hakkında bilgi edindi.
Moris Şinasi’nin çocukları ve torunları, ABD’de tanınan ve bilinen ünlü kişilerdir. Son yıllarda bazı anlaşmazlıklar ve iletişim noksanlığı nedeniyle Moris Şinasi’nin vasiyeti ile kurulan fondan para gelmemeye başladı.
Emekli Yargıç Ali Suat Ertosun, 6 yıl önce kapatılan hastane için mücadelesini sürdürüyor.
ŞEHRİNE SAHİP ÇIKAN EMEKLİ YARGIÇ
Moris Şinasi’nin ismi ve onun adıyla anılan hastanenin Manisa ile özdeşleşmiş olması bazılarının umurunda bile değilken, devlette yaptığı görevler nedeniyle “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ile ödüllendirilen Yargıtay Onursal Üyesi Ali Sat Ertosun, binanın kültür varlığı olarak tescili için kardeşi Süheyla Ertosun, arkadaşları Dr. İsmet Nardal ve Hasan Kabadağ’la birlikte açtığı dava kabulle sonuçlandı. Davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın istinaf istemi reddedildi ve verilen karar kesinleşti.
Ali Suat Ertosun, Moris Şinasi’nin, doğduğu kente armağanı olan tarihi hastanenin halen Sağlık Bakanlığı’na ait yapı olduğunu belirtti ve SÖZCÜ’ye şunları söyledi:
“Sağlık Bakanlığı’nın ivedilikle hastanenin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerini hazırlayıp restorasyonunu yapması gerekmektedir. Hastane tekrar açılarak hizmet vermeli, ABD’de The Chase Manhattan Bank tarafından işletilen fondan para gelmesi için yetkililerle görüşülerek aradaki anlaşmazlıklar giderilmeli, Moris Şinasi’nin vasiyeti yerine getirilmelidir. Bu konuda hepimize, devletimize, Manisa Büyükşehir ve Yunusemre Belediyeleri ile özellikle hemşerileri Manisalılara görev düşüyor. Mahkeme kararıyla binanın kültür varlığı olarak tescili onaylandı. Şimdi görev Sağlık Bakanlığı’na düşüyor. 6 yıldır hastane kullanılmıyor. Devlet el atarsa, binanın onarımı için bir sponsor da var.
Ali Suat Bey, yargı aşamalarını geçti. Bu kadar çabasının nedenini sorduğumda, “Kent kimliğinin oluşmasında, kentsel bellek ve mekanlar çok önemlidir. Manisa için Moris Şinasi ismi ve hastanesi de bunlardan biridir. Haydi ayağa kalkalım. Doğduğu ve büyüdüğü toprakları unutmayan ve bir Osmanlı gibi yaşayan Moris Şinasi’ye vefa borcumuzu ödeyelim. İyiliği unutmayalım, devam ettirerek yaşatalım” dedi.
İyiliğe, tarihe sahip çıkan Ali Suat Bey ve arkadaşlarına Manisalılar da teşekkür ediyor. Şimdi, hastanenin bir an önce ayağa kaldırılmasının zamanıdır.
Hastane binası bakımsızlıktan çürümeye başladı.
ATLI AMBULANSI OLAN HASTANE
Buparaya çok sevinen Cumhuriyet Hükümeti’nin Efsane Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam, hastanenin Manisa’dan daha büyük bir kentte yapılması için Moris Şinasi’nin eşi Lauretta Hanım’ı yönlendirmek ister. Ancak Lauretta Hanım ve ailesi bunun kabul etmez. Hastaneyi, Moris Şinasi’nin vasiyeti gereği “Manisa’ya yapmak istediklerini” söyler ve Manisa üzerinde ısrar eder. Sonunda hastane Manisa’da yapılır.
Kuruluşunda sebze bahçesi, serası, tavuk kümesi, ahırı, makam aracı olarak kullanılan bir faytonu ve atlı ambulansı bulunan hastane, örnek bir sağlık ünitesi olarak uzun yıllar hizmet verdi. Bahçe peyzajı Osmanlı saray bahçesinin izlerini taşıdığı da fotoğraflarından anlaşılıyor. Modern bir ameliyathanesi de vardı.
Haber/Kaynak: Burhan Akdağ