Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Dokgöz, Diyarbakır’daki Narin Güran cinayetine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Prof. Dr. Dokgöz şunları söyledi:
“YÜZDE 99,90 KİME AİT OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLECEKTİK”
“Maalesef bu olay ortaya çıktığında Narin Güran’ın daha cinayete kurban gidip gitmediği bile belli değilken, kayıp olarak arandığında ben bir açıklama yaptım. Şunu vurguluyoruz, kayıp çocuk meselesi söz konusu olduğunda yüzde 80-85 çok yüksek bir oranla çocukların tanıdığı, bildiği, güvendiği kişiler bu eylemleri yapıyor. O nedenle bu tür bir kayıp olayı olduğunda aileden başlayarak spiral şeklinde soruşturma, araştırmayı genişletmek gerekiyor. Aile, akrabalar, çocuğun bulunduğu mahalledeki sosyal çevre, okul yani hangi sosyal ortamda bulunuyorsa bu ortamlardan başlayarak; araştırma, inceleme, soruşturma yapmak gerekir. Bu olay da ortaya çıktığında ilk bunu vurguladım. Arkasından da aile üyelerinin ve çocuğun yakınında bulunan sosyal çevredeki kişilerin mutlaka adli tıp muayenesi yapılması gerektiğini vurguladık. Eğer bu yapılsaydı, ağabeyinin kolundaki ısırık izleri DNA incelemesiyle yüzde 99,90 gibi güvenilirlikte kime ait olduğunu söyleyebilecektik. Yani bu tür olaylarda, kayıp olaylarında aileden başlamak gerekiyor. Adli Tıp Kurumu’nun raporunun en önemli kısmı boğularak öldürüldüğünü net şekilde ortaya koyan kısım. Yani çocuğun bir cinayete kurban gittiği kesinlik kazandı. Ölüm şekli ve ölüm nedeni saptandı. Bu çok kıymetli, çok değerli. Ben hep şunu söylüyorum, Narin öldü ama cesedi konuşuyor. Bu noktadan sonra artık hukuk sisteminin konuşması gerekiyor.”
Haber/Kaynak: Burhan Akdağ