Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde, aşırı sağ sandıktan büyük bir başarı ile çıktı.
Seçim sonuçlarına göre Almanya’da AfD, ikinci sıraya yerleşirken, Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ lider çıktı. Fransa’da da Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi yüzde 31,5 oy alarak açık farkla ilk sıraya yerleşti.
Tüm dünya gözünü Avrupa’ya dönerken, analistlere göre Avrupa’da aşırı sağın yükselişindeki en önemli etkenlerden biri de ekonomi oldu.
Ekonomist Michael Roberts konu ile ilgili kaleme aldığı analizinde, Avrupa ekonomisinin güçlü bir şekilde ivme kaybettiğini belirterek Ukrayna-Rusya savaşındaki tarafgirlik ve Çin-ABD gerilimi arasında sıkışması nedeniyle birleşik Avrupa fikrine yönelik seçmen desteğinin azaldığını belirtti.
Bloğunda kaleme aldığı “AB seçimleri: birlik için son şans mı?” başlıklı yazısında Roberts, sağ partilerin göçe, AB’nin ekonomik ve siyasi olarak daha fazla bütünleşmesine, yeşil politikalara geri dönülmesine karşı çıktığını, Ukrayna’daki savaş konusunda ABD ve NATO’yu destekleyen dış politikayı desteklemediğini belirterek bu politikalar sayesinde seçmenlerden destek bulduğunu belirtti
‘AVRUPA KRİZ SONRASI TOPARLANAMADI’
Roberts’in analizinde öne çıkanlar şöyle oldu:
* Avrupa ekonomisi ciddi sıkıntılar yaşıyor. Her küresel ekonomik krizden sonra (2008-9 Büyük Durgunluk ve 2020 pandemi çöküşü), ekonomi toparlanmakta zorlandı ve ABD’ye kıyasla daha kötü olan önceki büyüme yörüngesine geri dönemedi.
* Aşırı sağ özellikle Covid salgını çöküşünün sona ermesinden bu yana, yüksek fiyat enflasyonu, durgun üretim, azalan ihracat ve yatırım ve yaşam standartlarını düşüren zayıf ekonomi nedeniyle oy kazanmaya devam edecek.
* Fransa ve Almanya gibi kilit ülkeler, ucuz Rus gazını ABD’den ve başka yerlerden ithal edilen pahalı gaz lehine terk etti. Bu da yüksek enerji fiyatlarının yol açtığı enflasyonun ardından durgunluk getirdi. Avrupa’nın imalat sektörü son iki yıldır daralıyor.
* Avrupa için büyük bir sorun da doğurganlık oranlarının düşmesiyle birlikte nüfusun, özellikle de çalışma çağındaki nüfusun azalacak olması.
* Şu anda pek çok ülke, Covid-19 salgınının darbesini yumuşatmayı amaçlayan ve AB ülkelerinin ilk kez ortak borç ihraç ettiği bir dizi AB destek programına ve muafiyetine bel bağlamış durumda. Hâlâ en fazla borcu olan ülkelere can simidi sağlanıyor. AB, 700 milyar Euro’yu aşan bu özel fon aracılığıyla yeşil ve dijital projelere milyarlarca Euro aktarıyor. Ancak bu fon da 2026 sonunda bitecek.
* Almanya ile Fransa ise artan açıklar ve borçlar pahasına büyümeyi sürdürmek için AB kamu harcamalarını ve sübvansiyonlarını devam ettirmek ya da önceki bütçe hedeflerini karşılamak için kesintiye gitmek arasında gidip geliyor.
* Harcama sınırlamalarının uygulanmayacağı tek alan ise savunma. Kuzey Avrupa’daki merkez parti hükümetlerinin mesajı, Ukrayna’nın desteklenmesi gerektiği yönünde. Avrupalı liderler vatandaşlarına ‘savaşa hazırlanın’ mesajı veriyor. Askeri harcamalar bu yıl yüzde 7 artarken, her NATO üyesinin GSYH’sinin yüzde 2’sini askeri harcamalara ayırması hedefleniyor. Bu da sivil harcamalara darbe vuruyor.
* Avrupa ayrıca ABD ve Çin arasında yoğunlaşan jeopolitik savaşta sıkışmaktan da endişeli. Daha önce büyük bir pazar olan Çin’e yapılan ihracat düşerken, Çin’e yapılan yatırımlar ABD’nin talimatları doğrultusunda tersine dönüyor. Ukrayna’daki savaş şimdiden Avrupa sanayisini kötü etkiledi ve tüm sektörlerde maliyetleri arttırdı.
* Avrupa’nın merkez ülkelerinde sermayenin kârlılığı 2020’deki pandemi çöküşünden sonra toparlanmadı. Fransa’nın kârlılığı yüzde 30’un üzerinde, Almanya’nınki ise yüzde 25’in üzerinde geriledi.
* Avrupa ekonomileri zemin kaybetmeye devam eder ve Avrupa sermayesi ABD ile Çin arasındaki küresel güç mücadelesi tarafından giderek daha fazla sıkıştırılırsa, AB fikrine yönelik çoğunluk desteği bir sonraki Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar zayıflayabilir.
Haber/Kaynak: Burhan Akdağ