Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin yaptığı bir konuşmada “Üzerinde yaşadığımız coğrafya 72,5 milletin kardeşçe yaşadığı bir coğrafyaydı. Ne zamana kadar, İttihatçılar bu ülkede egemen oluncaya kadar.” dedi.
Bakan Tekin’in Cumhuriyet ve Atatürk ile ilgili söylediği sözler gündem olmuştu. Meclis kürsüsünden tarikat ve cemaatlerle ilişki içerisinde olmaya devam edeceğini açıkça söyleyen Bakan Tekin‘in yaptığı İttihatçılar açıklamasına her kesimden tepkiler geldi.
Yaşanan tartışmalar Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün İttihat ve Terakki‘ye bakışını da merak edilenler arasına girdi.
Peki Mustafa Kemal Atatürk‘ün İttihat ve Terakki hakkındaki görüşleri nasıldı?
İTTİHAT VE TERAKKİ NEDİR?
İttihat ve Terakki 1889’da dönemin Askeri Tıbbiye (Askeri Tıp Fakültesi) öğrencileri tarafından kurulmuş ve meclisin yeniden açılmasını ve anayasanın tekrardan yürürlüğe girmesini amaçlayan bir siyasi harekettir. Ordu içerisinde subayların neredeyse tamamının üyesi olduğu bu örgüt 1908’de İkinci Meşrutiyetin ilanında doğrudan etkili oldu.
Liderliğini Talat Paşa, Enver Paşa, Ziya Gökalp ve daha nice ismin yaptığı İttihat ve Terakki Cemiyeti 1913 Bab-i Ali Baskını ile iktidarı doğrudan eline aldı.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk‘te bir dönem İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olduğu ve hatta Bingazi ve Selanik delegesi olarak kongrelerine katıldığı da aktarılmaktadır.
DİKKAT ÇEKEN GÖRÜŞME
Atatürk‘ün İttihat ve Terakki ile ilgili görüşlerine dair en önemli veri Rahip Frew ile olan görüşmesidir.
Atatürk bu ilginç görüşmeyi 1926 yılında gazeteci Falih Rıfkı Atay’a şöyle anlatır:
“Bir gün Umumi Harp’te İstanbul otellerinden birinin müdürü iken tanıdığım M….. Şişli’deki evime geldi Fethi Bey de yanımda idi. Birçok şeyden konuştuktan sonra bana dedi ki ‘Burada yabancılarla temastayım. Size ne kadar önem verdiklerini de biliyorum. İngiltere Sefareti’nde Mösyö Frew sizinle görüşmek istediğini birkaç defa tekrar etti. İster misiniz sizi bizim evde buluşturayım?’
Fethi Bey’e doğru döndüm; ‘kabul et’ der gibi baktı “Konuşalım” dedim “Fakat o istiyorsa…”
Davet günü Madam M….. ’nin salonundayız. Biraz sonra ‘Mösyö Frew!’ dediler içeriye giren zat oturduğum kanepenin soluna yerleşti. Fransızca konuşuyorduk:
“Ben çoktan beri Türkiye’de yaşayan bir yabancıyım” diye söze başladı. “Türkleri daha doğrusu İttihat ve Terakki idaresini bizzat gördüm. Ne fecidir efendim bilirsiniz. Umumi Harp’te şahit olduklarımı tekrar etmekten utanırım. Belki de hepsini anlatsam medeniyet alemi Türkiye’yi mahveder. . ”
“Fakat” dedim “Siz benimle görüşmek istemişsiniz. Bu hanım ve kocası aracılık ettiler. Sizinle konuşmamın faydalı olacağını söylediler. Bana bunları söylemek için mi bu görüşmeyi aradınız?”
“İttihat ve Terakki’nin cinayetlerini evvela tasdik etmelisiniz” dedi.
‘VATANPERVERLİĞİ MÜNAKAŞA ÜSTÜDÜR’
“Ben İttihat ve Terakki’nin temsilcisi değilim!”
Nutkuna devam etti. Canım sıkılmadı değil fakat bunu mümkün olduğu kadar saklamaya çalıştım:
“Evet İttihat ve Terakki’nin temsilcisi değilim. Fakat müsaadenizle söyleyeyim ki İttihat ve Terakki vatanperver bir cemiyet idi. Başlangıcından çok zaman sonrasına kadar ben de bu cemiyet içinde bulundum. Cemiyet hiçbir vakit sizin bu aşağılamalarınıza hak verdirecek bir mahiyet almamıştır. Çok kusurları ve yanlışları olabilir. Ama vatanperverliği münakaşaların üstündedir.”
Haber/Kaynak: Burhan Akdağ