Show TV ekranlarında pazartesi günü yayınlanan ‘Kalpazan’ dizisi iyi reyting alıyordu. Henüz d bölüm yayınlanan dizi için final kararı alınırken söz konusu haber sosyal medyada tepkilere yol açtı.
‘Kalpazan’ dizisinin senaristi Türküler Özgül de sosyal medya hesabından alınan karar üzerine sitem etti.
Metroda çektiği bir fotoğrafı paylaşan Türküler Özgül, “Marmaray’daki mutsuz, umutsuz ve kederli kalabalık beni tetikledi” diyerek şu açıklamada bulundu:
“Kalpazan için 4 küsür reytingle ‘erken’ final kararı alındı. Yarısını alan işler ekran yolculuğunu sürdürürken… Tepkiler geliyor, neden diye soruyorlar gerçekten bilmiyoruz.”
“Kimi siyasi diyor, kimi kalpazanlığa özendirdiniz diyor , bütçe ve reklam reyting denkleşmiyor deniyor, deniyor da deniyor. Tv’ye iş üretmenin, reklam aralarını dolduracak içerik üretmek olduğunu biliyoruz. Dijital bir platforma hazırlanan ‘Kalpazan’, yolunu TV’ye çevirince kaygılarımız olmuştu. Bugünün gerçeklerini aşka bulamadan, karakomik anlatmak ve 2 saat izletmek kolay değil. Kalın çerçeveler ve ağır dramlar her zaman bankoydu; ama biz yine de farklı sularda akan bi işin de severek izleneceğine; yazım, çekim, yapım ve oyuncu ekibi olarak inandık. Öyle de oldu.”
“1. bölümü izlediğimizde, umarım gerçekçi, farklı, yenilikçi hikayelere ilham olur diye umutlanmıştık. Tabii ki camii altında para basıyorlar diye ilk saldırıyı yedik, bunu bekliyorduk. Tedirgindik; çünkü biz arkamızı güvenli limanlara yaslamadık, ne laik modern atak, ne dindar muhafazakar kesim bizde tarafgir oldu. Derdimiz ortaktı, tam da Türkiye’nin altını oyan ekonomik gerçeklerden, peynir fiyatından, insanları çıkmaza sürükleyen adaletsizliklerden bahsediyorduk. Bu sert taşlara rağmen 5 reytingi görmeyi başardı ‘Kalpazan’. Tepkilerden anlıyoruz ki pek de sevildi.”
“Final kararını olgunlukla karşılayacak ve sessiz kalacaktım ki; sabah Marmaray’daki mutsuz umutsuz ve kederli kalabalık beni tetikledi. Her zamanki neşemden, adadaki pastoral hayatımdan, dostlarımla oturduğum sofralardan bi anlığına utandım. Gerçi ben de adalara sürgün gönderilen, her daim mücadele eden bir ailenin evladıyım; altın kaşıkla gezmedik; ama şanslıydım, en azından bi ağacın altında denize bakarak bedava huzurla kederlenme hakkım vardı.”
“İnsanlardaki bu gri umutsuzluk, yarının belirsizliği, neşesizlik ve hevessizlik neden ‘şefkat’le yazdığımı bir kez daha hatırlattı. Bitmeyen bir borç, ‘yazmasam deli olacaktım’ hikayesi. Şefkat ‘varolmanın şiddetini yumuşatmaktır’ yazmış biri. Umuyorum bize ilham olacak, hayata tutunduğumuz dallarımızı çoğaltan, gerçekçi, gülümseten, incelikli hikayeler çoğalır ve yaşamın dayanılmaz ağırlığı bir nebze olsun hafifler.”
Haber/Kaynak: Burhan Akdağ