Antalya’da 14 yaşında yakalandığı lösemiyi 2 yılda yenen Merve Yıldırım (34), Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi’ni bitirip, tedavi gördüğü klinikte hemşire olarak çalışmaya başladı.
Antalya’da yaşayan Merve Yıldırım’a 2008 yılında Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) teşhisi konuldu.
Akdeniz Üniversitesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Kliniği’nde tedaviye alınan Yıldırım, 2 yıl yoğun tedavi gördü. Hem moralini yüksek tutan hem de tedavilerini aksatmayan Merve Yıldırım, 2010 yılında lösemiyi yendi.
Tedavisi boyunca ev ve hastane arasında mekik dokuyan Yıldırım, hemşirelerin yaklaşımından etkilenerek onları idol olarak gördü. 2013 yılında Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi’ni kazanan Merve Yıldırım, 2017’de başarıyla mezun olarak hemşire oldu.KPSS ile Akdeniz Üniversitesi’ne atanan Yıldırım, 2017 yılı ekim ayından itibaren Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Kliniği’nde hemşirelik yapmaya başladı. Kendisi gibi kanser tanısı alan çocuklara yaşadığı deneyimleri anlatıp tedavisini yapan hemşire Yıldırım, kanserli çocukların umudu oldu.14 yaşındayken lösemi tanısı aldığını hatırlatan Merve Yıldırım, yaşadığı zorlu süreci anlattı. Başlarda hastalığını bilmediğini belirten Yıldırım, “Annemler, sadece kanımda mikrop olduğunu söylemişti. 2 ay sonrasında eve gittiğimde tesadüfen Google’da hastalığı arattım. Kanser olduğumu öğrendim. Tesadüfen karşıma LÖSEV’in sayfası çıktı. Orada hastalığımın adı, evreleri, yaşam ve kurtulma şansı gibi bilgiler mevcuttu. Yüzde 90-95 iyileşme oranı olduğunu, çocukluk çağı en çok görülen kanserlerden biri olduğunu öğrenince rahatladım. Sadece ‘Kanser olduğumu neden söylemediniz’ diye aileme ağladım.
Sonrasında ‘Ben öleceğim, başıma şu ya da bu gelecek’ diye çok fazla düşünmedim. Tedavi olduğum dönemde kaybettiğim arkadaşlarım oldu. Birlikte aynı odada kaldığım, vefatını öğrendiğim çocuklar oldu. Bu süreç insanı ister istemez etkiliyor ama ben ‘Başaracağım. Bu işin üstesinden geleceğim. Ben bu kanseri yeneceğim’ demiştim. Nitekim dediğim gibi oldu. 2 yıl yoğun tedavi sonucunda her şey temiz çıktı.” dedi.Düzenli periyodlarla hala tetkiklerini yaptırdığını aktaran Merve Yıldırım, “Kendi birimimde çalıştığım için en ufak hasta olsam kan veriyorum. Tedaviden sonraki ilk 5 yıl çok önemli. 5 yıl en ufak bir şeyde ‘başa mı döndük’ diye süreçler oluyor ama her geçen yıl bu süreci aza indirdiğimi düşünüyorum. Hayata daha pozitif bakıyorum.
Ergenlik dönemimde ilaçların etkisiyle sinirli oluyordum, ama isyankar tavrım olmadı. Onlar ne derse onu yaptım. Hem doktorların hem de ailemin sözünden çıkmadım. Hocam, ‘Bu hastalığın yüzde 50’si moralse, yüzde 50’si de kesin beslenme’ dedi. Bu süreci atlatmayı morale ve beslenmeme borçluyum.” diye konuştu.Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Kliniği’ne gelen çocuklarla sık sık konuştuğunu aktaran Merve Yıldırım, “Başta damar yolu açtırmıyor, kolunu uzatmıyor, yardımcı olmuyorlar. Birebirken ‘Ben de böyle şeylerden geçtim. Bunları yaşadım. Seni gayet iyi anlıyorum. Çok haklısın senin yanındayım’ diye yaklaşıyorum.
Çocuklar ve özellikle anneler benim hastalık geçirdiğimi, bu bölümde çalıştığımı öğrenince hikayemden çok etkileniyorlar. Umutsuzluğa, kararsızlığa düştüklerinde hemen onları telkin etmeye çalışıyorum. Onlar da çok mutlu oluyor. Karşılarında tedavisi bitmiş iyileşmiş, bu mesleğe kendisini adamış birini görüyorlar. Çocuklara umut olmak, şifa vermek için buradayım.” diye konuştu.Tedavi gördüğü sırada Birsen ve Hayriye hemşireleri idol olarak gördüğünü aktaran Merve Yıldırım, “Ben inat ettim. Bu işin en ustası, en üstü neyse onu olacağım dedim. 2013’te Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesini kazandım. 2017’de mezun oldum. 1 ay sonra hastanenin ataması vardı. KPSS ile buraya atandım. Ekimde işe başladım.
Yüksek lisansımı da yaptım. Akademiye geçsem olurdu ama hastalardan kopmayı içim el vermedi. Birebir hastayla çalışmak çok başka bir duygu. Hastalara umut oluyorum. Elimden geldiğince onlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Sonraki hayatımda evlendim. 2 yaşında bir kızım var. O da gayet iyi ve sağlıklı, mutlu.” dedi.Kendisi gibi kanser olan çocukların ve ailelerinin asla pes etmemesi gerektiğini vurgulayan Merve Yıldırım, “En önemlisi moral. ‘Ben bunu başaracağım, bunu yapacağım’ desinler. Gerçekten zorlu bir süreç. En önemlisi morali yüksek tutması. Tedaviyi reddetmemesi, bütün denilenleri yapması. Ben kendimi su içmeye, yemek yemeye zorluyordum. Çünkü insan su içmek, yemek yemek bile istemiyor. O dönemde zaten psikolojin alt seviyede oluyor. Asla pes etmesinler. Kanser bizden büyük değil, biz kanserden büyüğüz.” diye konuştu.