CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba, Burhanettin Bulut, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can ile bir grup gazeteciyle bir araya geldi. En çok üzerinde durulan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İmralı açıklaması, bu konudaki tutumu ve gündeme getirilen ‘Kürt Sorunu’ oldu.
Devlet Bahçeli ile ne söylerse onu ayakta alkışlayan grubu dışında ‘Kürt sorunu’ olduğunu herkes kabul ettiğini öne süren CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu konuyla ilgili şunları söyledi:
– Biz, bütün Kürt vatandaşlarımızın kendisini eşit hissettikleri bir Türkiye istiyoruz. Bunun için de demokrasi vaat ediyoruz. ‘Bizim iktidarımızı bekleyin’ demek yerine hep birlikte mecliste Türkiye’nin demokrasi sorunlarını hiçbir partiyi dışarıda bırakmadan çözelim’ diyoruz. Dünyada çatışmalı süreçler şeffaflık, karşılıklı güven, güven artırıcı adımlar, birbirine tutamayacağını sözler vermemek, verdiği sözleri tutmak ve olmazsa olmazı toplumsal mutabakatla çözülüyor. Şehit ailelerini ve gazilerin yüzüne bakamayacağımız bir çözüm olmayacak. Çözümün, toplumsal mutabakatın en önemli ayağı olan siyasi partilerin varlığında mecliste yürümesi, siyasi partilerin dahil etmek istedikleri sivil toplum örgütlerinin bu sürece dahil edilmesi gerekir.
BAŞKA ÖRGÜT ORTAYA ÇIKAR
– Bir sorunun varlığını kabul etmeden nasıl çözeceksin? Türkiye’nin 40 yıl önce açtığı ve doğru yaptığı bir mesele; yani Kürt sorunun varlığını kabul etmek. Sen ‘Kürt sorunu yoktur’ dersen yarım yüz yıl geri götürürsün meseleyi. Zaten öyle yapıldığı dönemlerde terör ortaya çıktı. Kürt sorunun yoksa, onun ‘yok’ demesiyle yok oluyorsa düne kadar ‘Bebek katili’ dediği kişiyi niye salıyor veya terör niye var? ‘Kürt sorunu vardır, çözelim’ demek yerine ‘Kürt sorunu yoktur’ dersen, Abdullah Öcalan’ı salarsan adı PKK olan yapı, başka isim altında, başka bir terör odağı olarak ortaya çıkar.
CEVABI ERDOĞAN VERMELİ
“Bahçeli, sizce ne yapmak istiyor?” sorusuna “Bu soruya, Bahçeli’den yanıt beklemek yerine Erdoğan’dan yanıt beklemek lazım. Ben Erdoğan’a Bahçeli’nin vurgusuyla soruyorum: Sayın Erdoğan bu ortağınız ne demek istemektedir? Neyi amaçlamaktadır? Bir cevap verin” karşılığını veren Özel, “CHP, Kürt sorunundan ne anlıyor? Anayasa değişikliği istiyor musunuz? Siz sorunu nasıl tanımlıyorsunuz?” sorunu da şöyle cevaplandırdı:
– Elbette Türkiye’nin daha demokratik bir anayasaya ihtiyacı var. İlk dört maddeye dokunulmaksızın birçok madde daha demokratik, daha kapsayıcı yazılabilir. Bu da; Kürtlerin de kendini daha iyi hissetmesini sağlayabilir ama şu günkü aşamada bir anayasa değişikliği yapmak gibi bir gündem yok. Biz orada yokuz. Yani iş anayasa değişikliğine gelecekse biz orada yokuz.
DEMOKRATİK DEĞİL, DİKTATÖRYAL SÜREÇ
– Otokratik ülkelerde bir sorunun olup olmadığına otokratlar ya da diktatörler karar verir, demokratik ülkelerde o sorunu yaşayanlar karar verir. Bugün diktatöryal bir tavır içinde Devlet Bahçeli. Türkiye’de birçok insan ‘Kürt sorunu var’ diyor, O, ‘Hayır yok’ diyor. Bunu demekle sorun ortadan kalkmaz. O yüzden ‘Açılım’ dedikleri şey demokratik değil. Aksine diktatöryel bir açılım yapıyorlar. Süreçse adı, ‘Demokratik süreç’ değil, dayatmacı süreç. Bu yüzden de sürecin bu haliyle uzlaşmamız mümkün değil.
“NEYİN EKSİK” DESEM OLUR MU?
– Diyarbakır’da da bir çaycı bana ‘Ne bir eksik ne bir fazla sizin kadar vatandaş olmak istiyorum’ dedi. Ben buna ‘Hadi canım neyin eksik’ desem, olur mu? Selçuk Mızraklı belediye başkanı seçiliyor, yerine kayyum atanıyor. Demirtaş cezaevindeyken cumhurbaşkanı adayı oldu. ‘Sen seçilsen de cumhurbaşkanı olamazsın. Millet değil, biz karar vereceğiz’ deniyor. Can Atalay da seçildi, vekil olamayacağını söylediler. Ben ‘Kürtler eşit’ nasıl diyeyim? Kürtler kendilerini eşit hissetmedikleri neyi söylüyorlarsa bunun üzerinde konuşmak lazım. Kürtlerin de genel bir mutabakatının olduğu ve çokça söylenen rahatsızlıkları konuşmak lazım.
MECLİS’TE KOMİSYON KURULSUN
Kürt sorunu var mı, yok mu diye Mecliste bir komisyon oluşturulmasını öneren CHP Genel Başkanı, bunun neler yapacağını şöyle anlattı:
– Biz toplumsal mutabakattan söz ediyoruz. En önemli toplumsal mutabakat metni de anayasadır. Erdoğan’ın anayasa yaptığı gibi dayatma metinlerle Kürt sorununu çözemezsiniz. Meclis toplansın veya görevlendirmeler yapılsın. Toplumsal mutabakatı da hep beraber arayalım. Mecliste komisyon kurulduğunda meselenin özüne yönelik herkes önerilerini söyler. Belki ilk önce ‘Kürt sorunu nedir?’, ‘Var mıdır, yok mudur?’ diye geniş bir çalışma yapar. Devlet Bahçeli, örneğin Meclise gelsin, bir komisyon kuralım. Önce Türk- Kürt sorunu var mı yok mu ona bakalım. Bahçeli’nin söylediklerinin sürece hiçbir faydası yok. Usul esastan önce gelir. Bu siyaset biliminde de, hukukta da böyle. Usulü belirlemeden esasa girerseniz esası da zedelersiniz. O yüzden önce usul. Bence de usul meclis. Benim ısrarım usulde.
KÖTÜ KOKULAR GELİYOR
Anayasa değişikliği için Meclis’te bir zemin olup olmadığının Erdoğan’ın konuşmasından sonra anlaşılacağını kaydeden Özel, toplumun bir Anayasal değişikliği sürecine mi sıkıştırıldığına ilişkin soruyu şöyle cevaplandırdı:
– Eğer anayasa yapacaksak mevcut anayasaya tam sadakat ve uyum isteriz. Anayasaya uyalım ve demokratik adımlar atalım diye bir durum ortada yok. Neyi neyle değiştireceksiniz? Kuvvetle ihtimal, rejimi kalıcılaştıracak bir şeyler isteyecekler yine. Kötü kokular geliyor. Kötü koku dediğim şey; Erdoğan konuşmuyor, Bahçeli konuşuyor. Olmayacak laflar ediyor. Kaseti biraz geri sararsak; örneğin şimdi meclis başkanının ‘İlk dört madde değişebilir’ çıkışı boşuna mıymış? ‘İsrail bize saldıracak’ lafı boşuna mıymış? İsrail bize saldıracak lafından sonra savunma sanayi fonu yasası boşuna mıymış? TUSAŞ’a yapılan terör saldırısı tesadüf müymüş? Belli ki bir plan program var.
BİZ O MASKEYİ İNDİRDİK
Şunu söyleyeyim: Kendimi övmeyi sevmem ama ‘Öv’ deseniz, mecliste kapalı oturum istemekten övünürüm. Çünkü meclis tecrübesiyle biliyorum, bir korkuyu meclis kürsüsünden yayıyorlar. ‘İsrail- Türkiye çatışacak’ diyorlar. Ama kapalı oturumda bize bir şey söylemediler. Bakanlardan öğrendiğimiz ve İsrail’in Türkiye’ye saldırma planı olduğuna dair hiçbir şey duymadık. Güvenlik kaygısı o kadar büyük ki. Bebek aç bile kalsa olur, tanklar yürüsün. Buraya getirmeye çalıştılar. Biz o maskeyi indirdik.
DEVLET BEY, ŞAŞIRTICI İŞLERE GİRİYOR
“Bahçeli’nin, Öcalan çıkışını ne zaman öğrendiniz? İktidarın yeni bir çözüm süreci çalışmasından önceden bilginiz olduğu iddialarına ne diyorsunuz? Bildiğiniz için mi ‘El yükseltiyorum. Kürtlere devlet vadediyorum’ dediniz ve o yüzden mi Diyarbakır’a gittiniz?” sorusuna, Özel şu karşılığı verdi:
– Önceden bilgim olduğu iddiası külliyen yalan. Bir kere ben Haziran’da Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edeceğimi söylemiştim. Planım; ya baştan Demirtaş’a gidip bölgeyi 6 gün gezmek ya da 6 gün bölgeyi gezdikten sonra Demirtaş’a gitmekti. Açıklamayı da 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne getirmeyi planlıyordum. Ayağım kırıldı, gidemedim. Bölgeye gideceğimizi ilan ettiğimizde de Bahçeli’nin konuşması ortada yoktu.
– Bahçeli mecliste Öcalan’dan bahsederken ben de mecliste kendi odamdaydım. Kendi grup konuşmama çalışıyordum. Televizyonda alt yazıyı görünce yanımdaki arkadaşlara ‘Kendisinden beklenebilecek ama normal siyasi düzlemde beklenmeyecek açıklamalar yapıyor’ dedim. Yani, Devlet Bey, bu kadar şaşırtıcı işlere girebilir.
BEN ŞOKE OLMADIM
– Devlet Bey, konuşmasında ‘Öcalan’ı çıkaralım’ falan diyor. Hem de kendi konuştuğu meclis kürsüsüne Öcalan’ı çıkarmaktan bahsediyor. Az çok tanıyorum Devlet Bey’i. Herkes şok olmuş olabilir sözlerinden ama ben şoke olmadım. Bize, grup toplantısını ileri bir saate almamız önerisi geldi. Dedim ki; ‘Biz hazırız konuşmaya. Bahçeli el yükseltiyormuş, ben de el yükseltiyorum. Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin benim gibi, Devlet Bey gibi sahibi olmalarını öneriyorum. Bunun için de demokrasi vadediyorum’ dedim. Bu cümleyi kesmiş Zafer Partisi, Kürtlere toprak vaadi gibi göstermiş.
– Birileri bana ‘Bu cümleyi demese miydin?’ diyor. Ben de diyorum ki; -Ben bu vasatlığa teslim olmam. ‘Kürtlere bizimle birlikte Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı vadediyorum’ cümlesinin kurulamayacağı bir vasatlıktaki siyaseti reddediyorum.
Bu yüzden CHP’de oy kaybı falan yok. CHP seçmeninde söylemimiz olumlu, DEM’de ultra olumlu. Onlar yüzde 95 destekliyor. AK Parti’yle MHP’de de hiç azımsanmayacak bir destek var söylediğimiz sözlere. MHP’de itiraz var evet ama AK Parti’de de destek var. Biz dijital panelden bakıyoruz. O kamuoyu yoklamasını yapan şirket, oylarımızın 6,5 puan düştüğünü açıklayıp bize psikolojik operasyon yapmaya çalışıyor.
BAHÇELİ-ÇAKICI-YILMAZ BİRLİKTELİĞİ
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’la birlikteliğine ilişkin soruyu Özgür Özel şöyle çevaplandırdı:
– Bahçeli, kendisiniz yalnız hissediyor. Çakıcı, Yılmaz Bahçeli’ye kendini güçlü hissettirdiler. Bahçeli, onlar için ‘Çağırdım arkamda durun, böyle bir güç verin bize. Taban sizden olumlu etkilenir’ demiş oldu. Ortaya çıkan fotoğraf MHP’nin içine düştüğü hazin durumu, sürüklendiği noktayı gösteriyor. Tehdit tarafı da var mı? Bunu bilmem ama MHP tabanına güven veren Devlet Bey’in siyasetine güç vermesi düşünülen iki isim. MHP’nin içine düştüğü hali siz düşünün.
PİŞMAN EDECEK HAZIRLIĞIMIZ VAR
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ‘Siyasi yasak ihtimaline” karşı hazırlıklarının ne olduğu sorusunu Özel şöyle cevaplandırdı:
– İstinaf kararı alınmadan bir şey söylemeyeceğiz. Söylersek, kararı ‘Beklenen hale’ getirmiş oluruz. Siyasi yasak kararının alınmaması gerektiğini vurgulamaya devam ediyoruz. Siyasi yasak kararı aldırırlarsa, onları bu kararı aldırdıklarına pişman edecek hazırlığımız var. Bizim esas yol haritamız yargının bağımsızlığıdır.
Partilerinde ‘hizipler olmadığını’ buna rağmen varmış gibi gösterildiğini kaydeden Özel, kendisini CHP tarihinin örgütle en samimi, en yakın ve en az otoriter genel başkanı olarak tanımladı. Örgütün sözünü dinlediğini ekledi.
TAYYİP BEY’İN YERİNDE OLMAK İSTEMEZDİM
CHP’de “Cumhurbaşkanı adayı nasıl belirlenecek” konusunun sıkça gündeme geldiğini hatırlatan Özel, şunları söyledi:
– Şimdi Tayyip Bey’in yerinde olmak istemezdim. ‘Seçim gününde yapılacak’ diyor. Gününde yapılacaksa aday olamayacak. AKP’nin adayı sorusunun bir cevabı var mı? Yok. AKP’nin adayı kim yani? Mesela Tayyip Bey adaysızlıktan kıvranıyor. Bizde bolluğu var. Bu hiç kötü bir şey değil. Adayı nasıl belirleyeceksiniz tartışması o günün konusu ama adayımızı tek başıma değil, kolektif belirleyeceğiz.
ONLAR SİYASİ FENOMEN
Özel; Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın partide “Hizip” değil, “Fenomen” olduğunu şöyle açıkladı:
– Ben Ekrem Bey’in, Mansur Bey’in hizip olduğunu düşünmüyorum. Çünkü hizip bir parçadır. Onlar aktör. Hatta siyasi fenomen onlar. Ciddi karşılıkları var toplumda. Ekrem Bey ve Mansur Bey’i beş yılda aktörleştiren yaptıkları iyi belediyecilik hizmetleri. Şimdi 413 belediye başkanımız var. Çok önemli bir kısmı, çok iyi gidiyor. Mansur Bey’le, Ekrem Bey’le benim aramda genel konularda hiçbir fikir ayrılığı yok. Yeni bir tartışma yaratmıyorum ama Ekrem Bey de, Mansur Bey de ‘Normalleşmeyi destekliyorum’ dedi. En çok tartışılan konular. Partide tek hizip var, o da Atatürk’ün hizibi. Hepimiz onun peşinden gidiyoruz. Ona parti diyoruz yani.
Haber/Kaynak: Burhan Akdağ